Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
achievement
/əˈtʃiːv.mənt/ = NOUN: başarı, başarma, kazanma, eser;
USER: başarı, ile Başarılar, kazanılan, başarısı, başarılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
active
/ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak;
USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
addressing
/əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres
GT
GD
C
H
L
M
O
admitting
/ədˈmɪt/ = VERB: kabul etmek, itiraf etmek, almak, içeri almak, meydan vermek;
USER: kabul, itiraf, başvuran, kabul etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
affords
/əˈfôrd/ = USER: tanıyor, beyaz renkli katı formunda, beyaz renkli katı, renkli katı formunda,
GT
GD
C
H
L
M
O
agreement
/əˈɡriː.mənt/ = NOUN: anlaşma, sözleşme, uzlaşma, antlaşma, uyuşma, kontrat, ittifak, mukavele, kabul etme, pakt, uyma, razı olma, aynı fikirde olma;
USER: anlaşma, anlaşması, sözleşmesi, anlaşmaya, sözleşme
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
alliance
/əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık;
USER: ittifak, oyuncu birliğini, birlik, alliance, birliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announce
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: duyurmak, duyurmaktan, ilan, açıklayacak, duyurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
answering
/ˈansər/ = ADJECTIVE: cevap veren;
USER: cevap veren, cevap, yanıtlayan, yanıtlama, cevaplama, cevaplama
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
aroused
/əˈraʊz/ = VERB: uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, kaldırmak;
USER: uyandırdı, tahrik, yol açtı, uyandırmıştır, uyandırdığı
GT
GD
C
H
L
M
O
arrangement
/əˈreɪndʒ.mənt/ = NOUN: düzenleme, aranjman, anlaşma, düzen, ayarlama, tertip, diziliş, hazırlık, plan, sıralama, sıra;
USER: düzenleme, düzenlemesi, aranjman, düzenlenmesi, düzenlemenin
GT
GD
C
H
L
M
O
article
/ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: makale, madde, yazı, eşya, nesne, fıkra, bent, şey;
VERB: sözleşmeyle bağlamak, çırak olarak vermek;
USER: makale, makalede, makaleyi, makalenin
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
assured
/əˈʃɔːd/ = ADJECTIVE: emin, sigortalı, kendinden emin, önceden belli olan, inançlı;
NOUN: sigortalı kimse;
USER: emin, güvence, güvence verdi, garanti, temin
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
audience
/ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı;
USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye
GT
GD
C
H
L
M
O
automaker
/ˈôtōˌmākər/ = USER: otomobil, automaker, otomobil üreticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
automobile
/ˌôtəmōˈbēl/ = NOUN: otomobil, araba;
USER: otomobil, otomotiv, bir otomobil, araba
GT
GD
C
H
L
M
O
avid
/ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü;
USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
backed
/-bækt/ = ADJECTIVE: arkalıklı, kaplı, desteklenmiş, astarlı, arkası olan, arka çıkılmış;
USER: kaplı, arkalıklı, destekli, dayalı, yedeklenen
GT
GD
C
H
L
M
O
balance
/ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak;
NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum;
USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
benefits
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
blog
/blɒɡ/ = USER: blog, yazılan blog, günlüğü, blogunuza, blogu
GT
GD
C
H
L
M
O
bloggers
/ˈblɒgər/ = USER: blogcular, blogcu ile, Bloggers, blogcu
GT
GD
C
H
L
M
O
blogs
/blɒɡ/ = USER: bloglar, VideoBlogum, blogları, Blogs, blog
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
boosted
/buːst/ = VERB: artırmak, yükseltmek, yukarıya itmek, kaldırmak, övmek, reklâmını yapmak, voltajını yükseltmek;
USER: artırdı, artırdığını, arttırdı, artırmıştır, artmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
boss
/bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik;
VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak;
USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
brands
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak;
USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster
GT
GD
C
H
L
M
O
brought
/brɔːt/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirdi, getirdiği, getirilen, getirildi, getirdim, getirdim
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
busy
/ˈbɪz.i/ = ADJECTIVE: meşgul, yoğun, işlek, faal;
USER: meşgul, yoğun, yoğun bir, meşgul bir, işlek, işlek
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
cars
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
categorical
/ˌkatəˈgôrikəl/ = ADJECTIVE: kategorik, koşulsuz, kesin, açık;
USER: kategorik, kategorik bir, kategorisel, koşulsuz
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
chairman
/-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı;
USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
charging
/tʃɑːdʒ/ = NOUN: doldurma, itham;
USER: doldurma, şarj, şarj etmek, şarj etme
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
circumstances
/ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık;
USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar
GT
GD
C
H
L
M
O
com
/ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comments
/ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf;
VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak;
USER: yorum, yorumlar, yorumlarını, tüm yorumlarını, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
community
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
competitors
/kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı;
USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
confident
/ˈkɒn.fɪ.dənt/ = ADJECTIVE: emin, güvenli, kendine güvenen, inançlı, atak, kuşkusuz, cüretli;
USER: emin, güvenli, güvenen, kendinden emin, eminiz, eminiz
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
consumption
/kənˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: tüketim, harcama, verem, bitirme, tüberküloz;
USER: tüketim, tüketimi, tüketimini, tüketiminin, tüketimine
GT
GD
C
H
L
M
O
content
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk;
ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı;
USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin
GT
GD
C
H
L
M
O
courted
/kɔːt/ = VERB: kur yapmak, yaltaklanmak, davet etmek, istemek, aranmak;
USER: kur, courted, flört ediyordu, kur yapmaya, güruh
GT
GD
C
H
L
M
O
covering
/ˈkʌv.ər.ɪŋ/ = NOUN: kaplama, örtü, kapama, koruma, tabaka, kabuk, sığınak;
ADJECTIVE: kaplayan, örten, üst;
USER: kaplama, kapsayan, kaplayan, içeren, kapsayacak
GT
GD
C
H
L
M
O
denizens
/ˈden.ɪ.zən/ = NOUN: müdavim, ikamet eden kimse, oturma izni olan kimse, yerleşmiş yabancı sözcük, ortama uyum sağlamış canlı;
USER: sakinleri, sakinlerinden, denizens, tanıkları, yerlileriyiz
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
didn
/ˈdɪd.ənt/ = USER: yapmadım, yoktu, etmedim, didn
GT
GD
C
H
L
M
O
difficult
/ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen;
USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu
GT
GD
C
H
L
M
O
distance
/ˈdɪs.təns/ = NOUN: mesafe, uzaklık, açıklık, ara, soğukluk, uzak olma, araya mesafe koyma;
VERB: uzakta tutmak, uzağa koymak, geçmek, geride bırakmak;
USER: mesafe, mesafesi, uzaktan, mesafesinde, uzaklık
GT
GD
C
H
L
M
O
drive
/draɪv/ = NOUN: sürücü, sürme, dürtü, enerji, araba gezintisi, araba yolu, hamle, güdü, sürek avı, düşmanı püskürtme, önüne katma, hayvan gütme, top sürme;
VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, zorlamak, sokmak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: sürücü, götürmek, sürücüye, sürmek, sürücüsü
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
eagerly
/ˈiː.ɡər/ = ADVERB: hevesle, can atarak;
USER: hevesle, merakla, heyecanla, sabırsızlıkla, dört gözle
GT
GD
C
H
L
M
O
earned
/ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek;
USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık
GT
GD
C
H
L
M
O
electric
/ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici;
USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro
GT
GD
C
H
L
M
O
elsewhere
/ˌelsˈweər/ = VERB: gidermek, elemek, yok etmek, çıkarmak, elimine etmek, atmak, bertaraf etmek, elenmek;
USER: başka yerde, başka bir yerde, başka, başka yerlerde, başka bir yere
GT
GD
C
H
L
M
O
emphasizing
/ˈem.fə.saɪz/ = VERB: vurgulamak, üzerinde durmak, önemini belirtmek;
USER: vurgulayan, vurgulayarak, vurgu, vurgulamak, vurgulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
enjoying
/ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak;
USER: zevk, tadını, keyfini, keyfi, tadını çıkarıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
enthusiasm
/enˈTHo͞ozēˌazəm/ = NOUN: coşku, heyecan, heves, şevk, istek, gayret, hayranlık, coşkunluk;
USER: coşku, heyecan, heyecanla, coşkuyla, coşkusu
GT
GD
C
H
L
M
O
event
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
exactly
/ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam;
USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle
GT
GD
C
H
L
M
O
facelifts
/ˈfeɪs.lɪft/ = USER: facelifts, onarımı,
GT
GD
C
H
L
M
O
fans
/fæn/ = NOUN: fan, yelpaze, hayran, vantilatör, pervane, taraftar, körük, hasta, tahıl savurma makinesi, yaba;
USER: fanlar, hayranları, hayranlarını, hayranlarını görüntüle, taraftarları
GT
GD
C
H
L
M
O
features
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
finally
/ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası;
USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
five
/faɪv/ = USER: beş
GT
GD
C
H
L
M
O
followers
/ˈfɒl.əʊ.ər/ = NOUN: takipçi, taraftar, mürit, yandaş, hayran, havari, peyk, hizmetli, baskıcı;
USER: takipçileri, takipçilere, takipçilerinin, takipçisi, takipçilerine, takipçilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
freedom
/ˈfriː.dəm/ = NOUN: özgürlük, hürriyet, bağımsızlık, istiklâl, irade, muafiyet, açık sözlülük, laubalilik, seçme hakkı, fahri üyelik, onursal üyelik;
USER: özgürlük, özgürlüğü, özgürlüğünü, özgürlüğüne, özgürlüğünün
GT
GD
C
H
L
M
O
french
/frentʃ/ = ADJECTIVE: Fransız, Fransızca ile ilgili, Fransa ile ilgili;
NOUN: Fransızca, Fransız, Fransızlar;
USER: Fransız, Fransızca, french, Fransa, fransizca
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fruit
/fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel;
USER: meyve, meyveler
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
gender
/ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi;
USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
glad
/ɡlæd/ = ADJECTIVE: memnun, hoşnut, sevinçli;
USER: memnun, sevindim, mutlu, mutluluk, memnunum
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
growth
/ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki;
USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
half
/hɑːf/ = NOUN: yarım, yarı, buçuk, devre, yarı saha;
ADJECTIVE: yarım, yarı, buçuk;
ADVERB: yarı, yarı yarıya, neredeyse, hemen hemen;
USER: yarım, yarı, yarısı, yarısında, buçuk
GT
GD
C
H
L
M
O
happened
/ˈhæp.ən/ = ADJECTIVE: olmuş;
USER: olmuş, oldu, ne, ne oldu, meydana, meydana
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
highest
/hī/ = ADJECTIVE: en yüksek, en üstün;
USER: en yüksek, yüksek, en yüksek mağlubiyetler, en, en üst, en üst
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hot
/hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı;
ADVERB: kızgın;
USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi
GT
GD
C
H
L
M
O
hugely
/ˈhjuːdʒ.li/ = ADVERB: dev gibi, olağanüstü bir şekilde, kocaman;
USER: derece, büyük ölçüde, ölçüde, oldukça, son derece
GT
GD
C
H
L
M
O
hybrid
/ˈhaɪ.brɪd/ = NOUN: melez, kırma;
ADJECTIVE: melez, karışık, kırma, azman;
USER: melez, hibrid, hibrit, karma, hybrid
GT
GD
C
H
L
M
O
hyperactive
/ˌhīpərˈaktiv/ = USER: hiperaktif, hiperaktivite, hiperaktif bir, hyperactive
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
improved
/ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş;
USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
independent
/ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan;
USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest
GT
GD
C
H
L
M
O
independently
/ˌindəˈpendəntli/ = USER: bağımsız, bağımsız olarak, bağımsız bir, bağımsız bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
individual
/ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına;
NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin
GT
GD
C
H
L
M
O
influence
/ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek;
NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil;
USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
influencer
/ˈɪnfluənsər/ = USER: Etkileyici unsurlar, etkilere, etki unsuru, etkileyici unsur,
GT
GD
C
H
L
M
O
influential
/ˌinflo͞oˈenCHəl/ = ADJECTIVE: etkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirli;
USER: etkili, etkili bir, etkin, nüfuzlu, etkileyici
GT
GD
C
H
L
M
O
instagram
GT
GD
C
H
L
M
O
instantaneous
/ˌɪn.stənˈteɪ.ni.əs/ = ADJECTIVE: ani, enstantane, birden, şipşak;
USER: ani, anlık, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
internet
/ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet;
USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete
GT
GD
C
H
L
M
O
interview
/ˈɪn.tə.vjuː/ = NOUN: röportaj, görüşme, mülâkat;
VERB: görüşmek, röportaj yapmak;
USER: görüşme, röportaj, röportajda, mülakat, görüşmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
interviewer
/ˈɪn.tə.vjuː.ər/ = NOUN: görüşmeci, görüşmeyi yapan kimse;
USER: görüşmeci, görüşmeyi, anketör, görüşmecinin, görüşmeciye
GT
GD
C
H
L
M
O
investments
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
knowledge
/ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama;
USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin
GT
GD
C
H
L
M
O
last
/lɑːst/ = NOUN: son, son şey;
ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece;
ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda;
USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son
GT
GD
C
H
L
M
O
leader
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir
GT
GD
C
H
L
M
O
leaders
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
man
/mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı;
VERB: adam atamak, adam yerleştirmek;
USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
markets
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
men
/men/ = NOUN: Man;
USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam
GT
GD
C
H
L
M
O
met
/met/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
USER: bir araya geldi, araya geldi, yerine, bir araya, araya, araya
GT
GD
C
H
L
M
O
mince
/mɪns/ = NOUN: kıyma;
VERB: kıymak, ince doğramak, önemsiz göstermek, kırıtmak;
USER: kıyma, sakınmadan, mince, doğrayın, kıymak
GT
GD
C
H
L
M
O
minute
/ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: dakika, an;
ADJECTIVE: minik, önemsiz, ufacık, dakik, ayrıntılı;
VERB: zabıt tutmak, saat tutmak, tutanak tutmak;
USER: dakika, dakikalık, dakikada, dakikalık bir, dakikadan, dakikadan
GT
GD
C
H
L
M
O
mobile
/ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen;
NOUN: dengede hareket düzeni;
USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu
GT
GD
C
H
L
M
O
models
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin
GT
GD
C
H
L
M
O
monday
/ˈmʌn.deɪ/ = NOUN: Pazartesi Pazartesi
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motor
/ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina;
ADJECTIVE: motor, hareket ettirici;
VERB: otomobille gitmek, arabayla götürmek;
USER: motor, motoru, motorlu, motorun, motora
GT
GD
C
H
L
M
O
motorway
/ˈməʊ.tə.weɪ/ = NOUN: otoyol, karayolu, otoban, asfalt, ekspres yol;
USER: otoyol, otoyolu, otoyoluna, otoyolunun, motorway
GT
GD
C
H
L
M
O
mr
/ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr;
USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
networks
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
noting
/nəʊt/ = NOUN: not etme;
USER: belirterek, dikkat, kaydetti, not, kayda
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
october
/ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
opinion
/əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir;
USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
ordinary
/ˈɔː.dɪ.nə.ri/ = ADJECTIVE: sıradan, normal, olağan, adi, alışılagelmiş, bayağı, alelâde, tipik;
NOUN: alışılmış şey, olağan şey, yetkili makam, orta halli yemek, lokanta, değişmez kurallar;
USER: sıradan, normal, sıradan bir, olağan, adi
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
paid
/peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı;
USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
partners
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
pioneering
/ˌpīəˈnir/ = VERB: öncülük etmek, öncü olmak, çığır açmak, önayak olmak;
USER: öncü, öncülük, öncülüğünü, öncüsü, öncü olmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
posted
/ˈpəʊs.tɪd/ = VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak, aydınlatmak, ilan yapıştırmak, afişe etmek, dikmek, tayin etmek, görevlendirmek, aktarmak, bilgi vermek, yerleştirmek, geçirmek;
USER: yayınlanmıştır, gönderildi, gönderdi, yazılmıştır, yayınlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
posting
/ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi;
USER: gönderme, gönder, gönder vancouver, ile gönder, ilanıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
potential
/pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar;
ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış;
USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline
GT
GD
C
H
L
M
O
power
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek;
USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji
GT
GD
C
H
L
M
O
presentation
/ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme;
USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu
GT
GD
C
H
L
M
O
pretty
/ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif;
ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce;
USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
questions
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara
GT
GD
C
H
L
M
O
range
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek;
USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
ranges
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
USER: aralıkları, aralıklarının, aralığı, aralıklar, aralıklarını
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
reached
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek, çarpmak, geçirmek, iletişim sağlamak, idrak etmek, uzanıp vermek, etkilemek, isabet ettirmek;
USER: ulaştı, ulaşmıştır, ulaşmış, ulaşılabilir, ulaşıldığında
GT
GD
C
H
L
M
O
ready
/ˈred.i/ = ADJECTIVE: hazır, hazırlıklı, istekli, kolay, razı, hızlı, amade, gönüllü, çabuk;
ADVERB: hazır, kullanıma hazır;
NOUN: hazır para;
USER: hazır, hazırdır, hazır hale, hazırız
GT
GD
C
H
L
M
O
reaping
/riːp/ = USER: hasat, kurumlardan, yaşıyoruz, meyvelerini, topluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
reassuring
/ˌriː.əˈʃɔː.rɪŋ/ = VERB: güvence vermek, güvenini tazelemek, yeniden güven vermek, tekrar sigortalamak, sigortayı yenilemek;
USER: güven verici, güven, güvence, güven vericidir, güvencedir
GT
GD
C
H
L
M
O
renewal
/rɪˈnjuː/ = NOUN: yenileme, yenilenme, uzatma;
USER: yenileme, yenilenmesi, yenilenme, yenilenmesini, yenilenme hissi
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rivals
/ˈraɪ.vəl/ = NOUN: rakip, hasım;
VERB: rekabet etmek, çekişmek, aşık atmak;
USER: rakipleri, rakip, rakiplerine, rakiplerini, rakiplerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
round
/raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam;
ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre;
NOUN: tur, daire, raund, dizi;
PREPOSITION: etrafında, çevresinde;
USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sectors
/ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu;
USER: sektörler, sektörlerde, alanları, sektörleri, sektörlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
september
/sepˈtem.bər/ = NOUN: Eylül
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
shape
/ʃeɪp/ = NOUN: şekil, biçim, form, kalıp, model, durum, endam;
VERB: şekillendirmek, şekil vermek, biçimlendirmek, şekillenmek, düzenlemek;
USER: şekil, şekli, şekillendirmek, şekillendirecek, şekillendirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
share
/ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
situation
/ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
sold
/səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek;
USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
staged
/steɪdʒ/ = VERB: sahnelemek, hazırlamak, düzenlemek, sahneye koymak, yönlendirmek;
USER: sahnelenen, düzenledi, aşamalı, sahneye, sahnelenecek
GT
GD
C
H
L
M
O
stalwart
/ˈstɔːl.wət/ = ADJECTIVE: güçlü, korkusuz, güvenilir, sağlam, kuvvetli, gözüpek;
USER: korkusuz, kuvvetli, güçlü, sadık, stalwart
GT
GD
C
H
L
M
O
started
/stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
stations
/ˈæk.ʃən ˌsteɪ.ʃənz/ = NOUN: istasyon, santral, gar, kanal, durak, karakol, merkez, terminal, yer, konum, makam, üs, mevki, rütbe, atamak, tayin etmek, görevlendirmek, yerleştirmek;
USER: istasyonları, istasyonu, istasyonlar, istasyon, istasyonlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
statutory
/ˈstæt.jʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: yasal, kanuni, resmi, meşru;
USER: yasal, kanuni, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
strategy
/ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi;
USER: strateji, stratejisi, stratejisinin, stratejisini, stratejinin
GT
GD
C
H
L
M
O
street
/striːt/ = NOUN: sokak, cadde;
USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin
GT
GD
C
H
L
M
O
subject
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse;
ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan;
VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
successful
/səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı;
USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sway
/sweɪ/ = NOUN: tesir, sallanma, etki, idare, dalgalanma, egemenlik;
VERB: etkilemek, eğmek, hükmetmek, yönlendirmek, sallanmak, aklını çelmek;
USER: tesir, sallanma, sway, sallanmaya, salla
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
table
/ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri;
VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak;
USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
talks
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
thursday
/ˈθɜːz.deɪ/ = NOUN: Perşembe
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
topics
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık
GT
GD
C
H
L
M
O
travel
/ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme;
VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek;
USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
type
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi
GT
GD
C
H
L
M
O
typically
/ˈtɪp.ɪ.kəl.i/ = USER: genellikle, tipik, tipik olarak, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
under
/ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta;
PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında;
ADJECTIVE: alt, az;
USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicles
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
whereas
/weərˈæz/ = CONJUNCTION: oysa, halbuki, mademki;
USER: oysa, ise, iken, iken
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
whose
/huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun;
USER: kimin, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
wield
/wiːld/ = VERB: kullanmak;
USER: ellerinde, wield
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
wising
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
women
/ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı;
USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara
GT
GD
C
H
L
M
O
words
/wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası;
USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worldwide
/ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel;
USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yet
/jet/ = ADVERB: henüz, daha, yine de, hâlâ, şimdiye kadar, hatta, şimdiye dek, sonunda;
CONJUNCTION: ama, ancak, yine de, buna rağmen, oysa;
USER: henüz, yapılmamış, Olduklarım, ama, gönderilmemiş, gönderilmemiş
GT
GD
C
H
L
M
O
younger
/jʌŋ/ = ADJECTIVE: küçük;
USER: küçük, genç, daha genç, daha küçük, daha küçük olan
279 words