Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
achievement /əˈtʃiːv.mənt/ = NOUN: başarı, başarma, kazanma, eser; USER: başarı, ile Başarılar, kazanılan, başarısı, başarılarını

GT GD C H L M O
active /ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak; USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
addressing /əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres

GT GD C H L M O
admitting /ədˈmɪt/ = VERB: kabul etmek, itiraf etmek, almak, içeri almak, meydan vermek; USER: kabul, itiraf, başvuran, kabul etmek

GT GD C H L M O
affords /əˈfôrd/ = USER: tanıyor, beyaz renkli katı formunda, beyaz renkli katı, renkli katı formunda,

GT GD C H L M O
agreement /əˈɡriː.mənt/ = NOUN: anlaşma, sözleşme, uzlaşma, antlaşma, uyuşma, kontrat, ittifak, mukavele, kabul etme, pakt, uyma, razı olma, aynı fikirde olma; USER: anlaşma, anlaşması, sözleşmesi, anlaşmaya, sözleşme

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
alliance /əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık; USER: ittifak, oyuncu birliğini, birlik, alliance, birliğini

GT GD C H L M O
along /əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine; PREPOSITION: boyunca; USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
announce /əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak; USER: duyurmak, duyurmaktan, ilan, açıklayacak, duyurdu

GT GD C H L M O
answering /ˈansər/ = ADJECTIVE: cevap veren; USER: cevap veren, cevap, yanıtlayan, yanıtlama, cevaplama, cevaplama

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
aroused /əˈraʊz/ = VERB: uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, kaldırmak; USER: uyandırdı, tahrik, yol açtı, uyandırmıştır, uyandırdığı

GT GD C H L M O
arrangement /əˈreɪndʒ.mənt/ = NOUN: düzenleme, aranjman, anlaşma, düzen, ayarlama, tertip, diziliş, hazırlık, plan, sıralama, sıra; USER: düzenleme, düzenlemesi, aranjman, düzenlenmesi, düzenlemenin

GT GD C H L M O
article /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: makale, madde, yazı, eşya, nesne, fıkra, bent, şey; VERB: sözleşmeyle bağlamak, çırak olarak vermek; USER: makale, makalede, makaleyi, makalenin

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
associated /əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş; USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş

GT GD C H L M O
assured /əˈʃɔːd/ = ADJECTIVE: emin, sigortalı, kendinden emin, önceden belli olan, inançlı; NOUN: sigortalı kimse; USER: emin, güvence, güvence verdi, garanti, temin

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
audience /ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı; USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye

GT GD C H L M O
automaker /ˈôtōˌmākər/ = USER: otomobil, automaker, otomobil üreticisi

GT GD C H L M O
automobile /ˌôtəmōˈbēl/ = NOUN: otomobil, araba; USER: otomobil, otomotiv, bir otomobil, araba

GT GD C H L M O
avid /ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü; USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
backed /-bækt/ = ADJECTIVE: arkalıklı, kaplı, desteklenmiş, astarlı, arkası olan, arka çıkılmış; USER: kaplı, arkalıklı, destekli, dayalı, yedeklenen

GT GD C H L M O
balance /ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak; NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum; USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
believe /bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak; USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman

GT GD C H L M O
benefits /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
blog /blɒɡ/ = USER: blog, yazılan blog, günlüğü, blogunuza, blogu

GT GD C H L M O
bloggers /ˈblɒgər/ = USER: blogcular, blogcu ile, Bloggers, blogcu

GT GD C H L M O
blogs /blɒɡ/ = USER: bloglar, VideoBlogum, blogları, Blogs, blog

GT GD C H L M O
board /bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek; VERB: binmek; USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu

GT GD C H L M O
boosted /buːst/ = VERB: artırmak, yükseltmek, yukarıya itmek, kaldırmak, övmek, reklâmını yapmak, voltajını yükseltmek; USER: artırdı, artırdığını, arttırdı, artırmıştır, artmıştır

GT GD C H L M O
boss /bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik; VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak; USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum

GT GD C H L M O
brand /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek; USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka

GT GD C H L M O
brands /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak; USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster

GT GD C H L M O
brought /brɔːt/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getirdi, getirdiği, getirilen, getirildi, getirdim, getirdim

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
busy /ˈbɪz.i/ = ADJECTIVE: meşgul, yoğun, işlek, faal; USER: meşgul, yoğun, yoğun bir, meşgul bir, işlek, işlek

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
cars /kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü; USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı

GT GD C H L M O
categorical /ˌkatəˈgôrikəl/ = ADJECTIVE: kategorik, koşulsuz, kesin, açık; USER: kategorik, kategorik bir, kategorisel, koşulsuz

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
chairman /-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı; USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını

GT GD C H L M O
charging /tʃɑːdʒ/ = NOUN: doldurma, itham; USER: doldurma, şarj, şarj etmek, şarj etme

GT GD C H L M O
chat /tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü; VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak; USER: sohbet, chat, sohbet etmek

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
circumstances /ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık; USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar

GT GD C H L M O
com /ˌdɒtˈkɒm/ = USER: com, TR, COM bağlantı

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comments /ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf; VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak; USER: yorum, yorumlar, yorumlarını, tüm yorumlarını, yorumları

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
competitors /kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı; USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin

GT GD C H L M O
confident /ˈkɒn.fɪ.dənt/ = ADJECTIVE: emin, güvenli, kendine güvenen, inançlı, atak, kuşkusuz, cüretli; USER: emin, güvenli, güvenen, kendinden emin, eminiz, eminiz

GT GD C H L M O
consumers /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri

GT GD C H L M O
consumption /kənˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: tüketim, harcama, verem, bitirme, tüberküloz; USER: tüketim, tüketimi, tüketimini, tüketiminin, tüketimine

GT GD C H L M O
content /kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk; ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı; USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin

GT GD C H L M O
courted /kɔːt/ = VERB: kur yapmak, yaltaklanmak, davet etmek, istemek, aranmak; USER: kur, courted, flört ediyordu, kur yapmaya, güruh

GT GD C H L M O
covering /ˈkʌv.ər.ɪŋ/ = NOUN: kaplama, örtü, kapama, koruma, tabaka, kabuk, sığınak; ADJECTIVE: kaplayan, örten, üst; USER: kaplama, kapsayan, kaplayan, içeren, kapsayacak

GT GD C H L M O
denizens /ˈden.ɪ.zən/ = NOUN: müdavim, ikamet eden kimse, oturma izni olan kimse, yerleşmiş yabancı sözcük, ortama uyum sağlamış canlı; USER: sakinleri, sakinlerinden, denizens, tanıkları, yerlileriyiz

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
development /dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum; USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim

GT GD C H L M O
didn /ˈdɪd.ənt/ = USER: yapmadım, yoktu, etmedim, didn

GT GD C H L M O
difficult /ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen; USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu

GT GD C H L M O
distance /ˈdɪs.təns/ = NOUN: mesafe, uzaklık, açıklık, ara, soğukluk, uzak olma, araya mesafe koyma; VERB: uzakta tutmak, uzağa koymak, geçmek, geride bırakmak; USER: mesafe, mesafesi, uzaktan, mesafesinde, uzaklık

GT GD C H L M O
drive /draɪv/ = NOUN: sürücü, sürme, dürtü, enerji, araba gezintisi, araba yolu, hamle, güdü, sürek avı, düşmanı püskürtme, önüne katma, hayvan gütme, top sürme; VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, zorlamak, sokmak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek; USER: sürücü, götürmek, sürücüye, sürmek, sürücüsü

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
eagerly /ˈiː.ɡər/ = ADVERB: hevesle, can atarak; USER: hevesle, merakla, heyecanla, sabırsızlıkla, dört gözle

GT GD C H L M O
earned /ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek; USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık

GT GD C H L M O
electric /ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici; USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro

GT GD C H L M O
elsewhere /ˌelsˈweər/ = VERB: gidermek, elemek, yok etmek, çıkarmak, elimine etmek, atmak, bertaraf etmek, elenmek; USER: başka yerde, başka bir yerde, başka, başka yerlerde, başka bir yere

GT GD C H L M O
emphasizing /ˈem.fə.saɪz/ = VERB: vurgulamak, üzerinde durmak, önemini belirtmek; USER: vurgulayan, vurgulayarak, vurgu, vurgulamak, vurgulanması

GT GD C H L M O
enjoying /ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak; USER: zevk, tadını, keyfini, keyfi, tadını çıkarıyor

GT GD C H L M O
enthusiasm /enˈTHo͞ozēˌazəm/ = NOUN: coşku, heyecan, heves, şevk, istek, gayret, hayranlık, coşkunluk; USER: coşku, heyecan, heyecanla, coşkuyla, coşkusu

GT GD C H L M O
event /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği

GT GD C H L M O
everything /ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey; USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi

GT GD C H L M O
exactly /ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam; USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle

GT GD C H L M O
facelifts /ˈfeɪs.lɪft/ = USER: facelifts, onarımı,

GT GD C H L M O
fans /fæn/ = NOUN: fan, yelpaze, hayran, vantilatör, pervane, taraftar, körük, hasta, tahıl savurma makinesi, yaba; USER: fanlar, hayranları, hayranlarını, hayranlarını görüntüle, taraftarları

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
finally /ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası; USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
five /faɪv/ = USER: beş

GT GD C H L M O
followers /ˈfɒl.əʊ.ər/ = NOUN: takipçi, taraftar, mürit, yandaş, hayran, havari, peyk, hizmetli, baskıcı; USER: takipçileri, takipçilere, takipçilerinin, takipçisi, takipçilerine, takipçilerine

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
freedom /ˈfriː.dəm/ = NOUN: özgürlük, hürriyet, bağımsızlık, istiklâl, irade, muafiyet, açık sözlülük, laubalilik, seçme hakkı, fahri üyelik, onursal üyelik; USER: özgürlük, özgürlüğü, özgürlüğünü, özgürlüğüne, özgürlüğünün

GT GD C H L M O
french /frentʃ/ = ADJECTIVE: Fransız, Fransızca ile ilgili, Fransa ile ilgili; NOUN: Fransızca, Fransız, Fransızlar; USER: Fransız, Fransızca, french, Fransa, fransizca

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
fruit /fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel; USER: meyve, meyveler

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
gender /ˈdʒen.dər/ = NOUN: cinsiyet, cins, isim cinsi; USER: cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsiyete, cinsiyeti, cins

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
glad /ɡlæd/ = ADJECTIVE: memnun, hoşnut, sevinçli; USER: memnun, sevindim, mutlu, mutluluk, memnunum

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
growth /ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki; USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
half /hɑːf/ = NOUN: yarım, yarı, buçuk, devre, yarı saha; ADJECTIVE: yarım, yarı, buçuk; ADVERB: yarı, yarı yarıya, neredeyse, hemen hemen; USER: yarım, yarı, yarısı, yarısında, buçuk

GT GD C H L M O
happened /ˈhæp.ən/ = ADJECTIVE: olmuş; USER: olmuş, oldu, ne, ne oldu, meydana, meydana

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
highest /hī/ = ADJECTIVE: en yüksek, en üstün; USER: en yüksek, yüksek, en yüksek mağlubiyetler, en, en üst, en üst

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
hot /hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı; ADVERB: kızgın; USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi

GT GD C H L M O
hugely /ˈhjuːdʒ.li/ = ADVERB: dev gibi, olağanüstü bir şekilde, kocaman; USER: derece, büyük ölçüde, ölçüde, oldukça, son derece

GT GD C H L M O
hybrid /ˈhaɪ.brɪd/ = NOUN: melez, kırma; ADJECTIVE: melez, karışık, kırma, azman; USER: melez, hibrid, hibrit, karma, hybrid

GT GD C H L M O
hyperactive /ˌhīpərˈaktiv/ = USER: hiperaktif, hiperaktivite, hiperaktif bir, hyperactive

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
improved /ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
independent /ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan; USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest

GT GD C H L M O
independently /ˌindəˈpendəntli/ = USER: bağımsız, bağımsız olarak, bağımsız bir, bağımsız bir şekilde

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
influence /ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek; NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil; USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye

GT GD C H L M O
influencer /ˈɪnfluənsər/ = USER: Etkileyici unsurlar, etkilere, etki unsuru, etkileyici unsur,

GT GD C H L M O
influential /ˌinflo͞oˈenCHəl/ = ADJECTIVE: etkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirli; USER: etkili, etkili bir, etkin, nüfuzlu, etkileyici

GT GD C H L M O
instagram

GT GD C H L M O
instantaneous /ˌɪn.stənˈteɪ.ni.əs/ = ADJECTIVE: ani, enstantane, birden, şipşak; USER: ani, anlık, anında

GT GD C H L M O
international /ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası; USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt

GT GD C H L M O
internet /ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet; USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete

GT GD C H L M O
interview /ˈɪn.tə.vjuː/ = NOUN: röportaj, görüşme, mülâkat; VERB: görüşmek, röportaj yapmak; USER: görüşme, röportaj, röportajda, mülakat, görüşmesi

GT GD C H L M O
interviewer /ˈɪn.tə.vjuː.ər/ = NOUN: görüşmeci, görüşmeyi yapan kimse; USER: görüşmeci, görüşmeyi, anketör, görüşmecinin, görüşmeciye

GT GD C H L M O
investments /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
knowledge /ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama; USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin

GT GD C H L M O
last /lɑːst/ = NOUN: son, son şey; ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece; ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda; USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son

GT GD C H L M O
leader /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir

GT GD C H L M O
leaders /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider

GT GD C H L M O
line /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi; VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak; USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
man /mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı; VERB: adam atamak, adam yerleştirmek; USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
markets /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
meeting /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya

GT GD C H L M O
men /men/ = NOUN: Man; USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam

GT GD C H L M O
met /met/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek; USER: bir araya geldi, araya geldi, yerine, bir araya, araya, araya

GT GD C H L M O
mince /mɪns/ = NOUN: kıyma; VERB: kıymak, ince doğramak, önemsiz göstermek, kırıtmak; USER: kıyma, sakınmadan, mince, doğrayın, kıymak

GT GD C H L M O
minute /ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: dakika, an; ADJECTIVE: minik, önemsiz, ufacık, dakik, ayrıntılı; VERB: zabıt tutmak, saat tutmak, tutanak tutmak; USER: dakika, dakikalık, dakikada, dakikalık bir, dakikadan, dakikadan

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
models /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin

GT GD C H L M O
monday /ˈmʌn.deɪ/ = NOUN: Pazartesi Pazartesi

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motor /ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina; ADJECTIVE: motor, hareket ettirici; VERB: otomobille gitmek, arabayla götürmek; USER: motor, motoru, motorlu, motorun, motora

GT GD C H L M O
motorway /ˈməʊ.tə.weɪ/ = NOUN: otoyol, karayolu, otoban, asfalt, ekspres yol; USER: otoyol, otoyolu, otoyoluna, otoyolunun, motorway

GT GD C H L M O
mr /ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr; USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn

GT GD C H L M O
network /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network

GT GD C H L M O
networks /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
noting /nəʊt/ = NOUN: not etme; USER: belirterek, dikkat, kaydetti, not, kayda

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
october /ɒkˈtəʊ.bər/ = NOUN: Ekim

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
off /ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak; ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik; PREPOSITION: dışında, izinli; NOUN: başlangıç; USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
opinion /əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir; USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
ordinary /ˈɔː.dɪ.nə.ri/ = ADJECTIVE: sıradan, normal, olağan, adi, alışılagelmiş, bayağı, alelâde, tipik; NOUN: alışılmış şey, olağan şey, yetkili makam, orta halli yemek, lokanta, değişmez kurallar; USER: sıradan, normal, sıradan bir, olağan, adi

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
paid /peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı; USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir

GT GD C H L M O
particular /pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı; NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler; USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli

GT GD C H L M O
partners /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
pioneering /ˌpīəˈnir/ = VERB: öncülük etmek, öncü olmak, çığır açmak, önayak olmak; USER: öncü, öncülük, öncülüğünü, öncüsü, öncü olmaya

GT GD C H L M O
posted /ˈpəʊs.tɪd/ = VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak, aydınlatmak, ilan yapıştırmak, afişe etmek, dikmek, tayin etmek, görevlendirmek, aktarmak, bilgi vermek, yerleştirmek, geçirmek; USER: yayınlanmıştır, gönderildi, gönderdi, yazılmıştır, yayınlanan

GT GD C H L M O
posting /ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi; USER: gönderme, gönder, gönder vancouver, ile gönder, ilanıyla

GT GD C H L M O
potential /pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar; ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış; USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline

GT GD C H L M O
power /paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât; VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek; USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji

GT GD C H L M O
presentation /ˌprez.ənˈteɪ.ʃən/ = NOUN: tanıtım, sunuş, sunma, ibraz, gösterim, takdim, sergileme, arz, tanıtma, gösterme, armağan, sahneleme, hediye, kavrama gücü, sahneye koyma, aday gösterme, tavsiye etme; USER: tanıtım, sunuş, sunum, tanıtımı, sunumu

GT GD C H L M O
pretty /ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif; ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce; USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
questions /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
ranges /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; USER: aralıkları, aralıklarının, aralığı, aralıklar, aralıklarını

GT GD C H L M O
rate /reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi; VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek; USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
reached /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek, çarpmak, geçirmek, iletişim sağlamak, idrak etmek, uzanıp vermek, etkilemek, isabet ettirmek; USER: ulaştı, ulaşmıştır, ulaşmış, ulaşılabilir, ulaşıldığında

GT GD C H L M O
ready /ˈred.i/ = ADJECTIVE: hazır, hazırlıklı, istekli, kolay, razı, hızlı, amade, gönüllü, çabuk; ADVERB: hazır, kullanıma hazır; NOUN: hazır para; USER: hazır, hazırdır, hazır hale, hazırız

GT GD C H L M O
reaping /riːp/ = USER: hasat, kurumlardan, yaşıyoruz, meyvelerini, topluyor

GT GD C H L M O
reassuring /ˌriː.əˈʃɔː.rɪŋ/ = VERB: güvence vermek, güvenini tazelemek, yeniden güven vermek, tekrar sigortalamak, sigortayı yenilemek; USER: güven verici, güven, güvence, güven vericidir, güvencedir

GT GD C H L M O
renewal /rɪˈnjuː/ = NOUN: yenileme, yenilenme, uzatma; USER: yenileme, yenilenmesi, yenilenme, yenilenmesini, yenilenme hissi

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
rivals /ˈraɪ.vəl/ = NOUN: rakip, hasım; VERB: rekabet etmek, çekişmek, aşık atmak; USER: rakipleri, rakip, rakiplerine, rakiplerini, rakiplerinin

GT GD C H L M O
round /raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam; ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre; NOUN: tur, daire, raund, dizi; PREPOSITION: etrafında, çevresinde; USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
sectors /ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu; USER: sektörler, sektörlerde, alanları, sektörleri, sektörlerinde

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seek /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak

GT GD C H L M O
september /sepˈtem.bər/ = NOUN: Eylül

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
shape /ʃeɪp/ = NOUN: şekil, biçim, form, kalıp, model, durum, endam; VERB: şekillendirmek, şekil vermek, biçimlendirmek, şekillenmek, düzenlemek; USER: şekil, şekli, şekillendirmek, şekillendirecek, şekillendirmeye

GT GD C H L M O
share /ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
situation /ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
sold /səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek; USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
staged /steɪdʒ/ = VERB: sahnelemek, hazırlamak, düzenlemek, sahneye koymak, yönlendirmek; USER: sahnelenen, düzenledi, aşamalı, sahneye, sahnelenecek

GT GD C H L M O
stalwart /ˈstɔːl.wət/ = ADJECTIVE: güçlü, korkusuz, güvenilir, sağlam, kuvvetli, gözüpek; USER: korkusuz, kuvvetli, güçlü, sadık, stalwart

GT GD C H L M O
started /stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır

GT GD C H L M O
stations /ˈæk.ʃən ˌsteɪ.ʃənz/ = NOUN: istasyon, santral, gar, kanal, durak, karakol, merkez, terminal, yer, konum, makam, üs, mevki, rütbe, atamak, tayin etmek, görevlendirmek, yerleştirmek; USER: istasyonları, istasyonu, istasyonlar, istasyon, istasyonlarını

GT GD C H L M O
statutory /ˈstæt.jʊ.tər.i/ = ADJECTIVE: yasal, kanuni, resmi, meşru; USER: yasal, kanuni, resmi

GT GD C H L M O
strategy /ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi; USER: strateji, stratejisi, stratejisinin, stratejisini, stratejinin

GT GD C H L M O
street /striːt/ = NOUN: sokak, cadde; USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin

GT GD C H L M O
subject /ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse; ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan; VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek; USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda

GT GD C H L M O
successful /səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı; USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
sway /sweɪ/ = NOUN: tesir, sallanma, etki, idare, dalgalanma, egemenlik; VERB: etkilemek, eğmek, hükmetmek, yönlendirmek, sallanmak, aklını çelmek; USER: tesir, sallanma, sway, sallanmaya, salla

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
table /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya

GT GD C H L M O
talking /ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma; ADJECTIVE: konuşma, konuşan; USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz

GT GD C H L M O
talks /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin

GT GD C H L M O
technologies /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
three /θriː/ = USER: three-, three, üçlü; USER: üç, ç, ç

GT GD C H L M O
thursday /ˈθɜːz.deɪ/ = NOUN: Perşembe

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
topics /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık

GT GD C H L M O
travel /ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme; VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek; USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
type /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi

GT GD C H L M O
typically /ˈtɪp.ɪ.kəl.i/ = USER: genellikle, tipik, tipik olarak, genelde

GT GD C H L M O
under /ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta; PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında; ADJECTIVE: alt, az; USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
vehicles /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
whereas /weərˈæz/ = CONJUNCTION: oysa, halbuki, mademki; USER: oysa, ise, iken, iken

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
whose /huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun; USER: kimin, olan

GT GD C H L M O
wield /wiːld/ = VERB: kullanmak; USER: ellerinde, wield

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
wising

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
women /ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı; USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara

GT GD C H L M O
words /wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası; USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
worldwide /ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel; USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
yet /jet/ = ADVERB: henüz, daha, yine de, hâlâ, şimdiye kadar, hatta, şimdiye dek, sonunda; CONJUNCTION: ama, ancak, yine de, buna rağmen, oysa; USER: henüz, yapılmamış, Olduklarım, ama, gönderilmemiş, gönderilmemiş

GT GD C H L M O
younger /jʌŋ/ = ADJECTIVE: küçük; USER: küçük, genç, daha genç, daha küçük, daha küçük olan

279 words